Yayınlar

EPIGRAPHISCHE FORSCHUNGEN IN TERMESSOS UND SEINEM TERRITORIUM I (1991, Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften)

EPIGRAPHISCHE FORSCHUNGEN IN TERMESSOS UND SEINEM TERRITORIUM II (1992, Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften)


EPIGRAPHISCHE FORSCHUNGEN IN TERMESSOS UND SEINEM TERRITORIUM III (1994, Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften)


EPIGRAPHISCHE FORSCHUNGEN IN TERMESSOS UND SEINEM TERRITORIUM IV (1996, Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften)


NEUE INSCHRIFTEN AUS NORD-LYKIEN I (1992, Österreichischen Akademie der Wissenschaften)
Yazarların 1990 yılında, Kuzey Lykia'da, Avusturya Bilimler Akademisi Küçük Asya Komisyonu adına ve aynı kurumun parasal desteğiyle yaptıkları epigrafik-tarihi coğrafi yüzey araştırmaları sırasında saptadıkları 15 yeni yazıtı konu almaktadır. Yazıtların biri onurlandırma yazıtlı bir mil taşı, bir mektup, üçü ölü onurlandırması, bir onur yazıtı dördü adak, dördü mezar yazıtı, biri ise sınır yazıtıdır.

ESKİ YUNAN EDEBİYATI (1990, Remzi Kitapevi Yayınları, Baskısı Tükenmiştir)

Kökünde insana, onun erdem ve değerlerine saygının yattığı Antik Kültür, Batı Uygarlığının yaratılıp şekillendirilmesinde önemli rol aynamıştır. Özellikle edebiyat alanında Eski Yunan Latin Edebiyatlarının etkisi büyüktür. Bu iki edebiyatın yapıtları birçok modern yazara form ve konu bakımından esin kaynağı olmuş, böylece yeni şaheserler yaratılmıştır. Eski Yunan Edebiyatı ürünlerinin çoğunun dilimize çevrilmesine karşılık bu konu üzerinde yazılmış genel eserler yok denecek kadar azdır. İşte bu kitap Eski Yunan Edebiyatını, tarihi perspektif ve yapısal gelişimini dikkate alarak okuyuculara sunmaktadır.

ESKİ YUNANCA-TÜRKÇE SÖZLÜK (2018, Alfa Yayınları)
Hint-Avrupa dil ailesinin üyesi olan Eski Yunanca, çeşitli lehçelere ayrılan çok zengin bir antik dildir. Eski Yunan - Latin dilleri ve edebiyatları öğrencileri ve araştırmacılarının yanı sıra Eskiçağ Tarihi, Klasik Arkeoloji, Yunan - Latin Epigrafyası, Antik Felsefe, Çağdaş Yunanca bilim dallarında öğrenim görenler ve araştırma yapanlar için, ayrıca Hukuk, Tıp, Eczacılık, Biyoloji gibi bilim dallarının terminolojisi açısından büyük önem taşıyan Eski Yunanca'nın öğrenilmesi ve kullanılmasında sözlüklerin özel bir yeri vardır. Osmanlı Dönemi'nde Darülfünun'un eğitim programlarında yer almayan, ilk kez Cumhuriyet Dönemi'nde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün öngörü, arzu ve girişimleriyle Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde, ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde öğretilmeye başlayan Eski Yunanca bugün başta Ankara, İstanbul, Ege ve Akdeniz Üniversitelerimizin Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri bölümleri olmak üzere çeşitli üniversitelerimizde zorunlu ya da seçmeli ders olarak öğretilmektedir. Eski Yunanca'nın ülkemizde yaklaşık 70 yıllık bir geçmişinin olmasına karşılık, şimdiye değin, Prof. Dr. Suat Sinanoğlu'nun 1953 yılında basılan, Kelimelerin Etymonu Esas Tutularak Tertiplenen Yunanca-Türkçe Sözlük adlı, bugün tükenmiş durumdaki etimolojik sözlüğü dışında Eski Yunanca'dan Türkçe'ye bir sözlük yayımlanmamıştır. Yaklaşık 20.000 maddeden oluşan, elinizdeki Eski Yunanca-Türkçe Sözlük, yazarın İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde uzun yıllardan beri vermekte olduğu Eski Yunanca derslerinin kendisine kazandırdığı deneyimle, öncelikle öğrencilerin gereksinimleri göz önünde tutularak hazırlanmıştır. Uzun soluklu bir çalışmanın ürünü ve gerek amacı gerek kapsamıyla ülkemizde bir ilk olan Eski Yunanca-Türkçe Sözlük'ün, alanındaki büyük boşluğun doldurulmasına katkı sağlaması hedeflenmektedir.

ÖRNEKLERİYLE HELLENİSTİK ÇAĞ ŞİİRİ (2000, Arkeoloji ve Sanat Yayınları)
Eski Yunan tarihinin son dönemini oluşturan Hellenistik Çağ'da (İ.Ö.334-30) bilimin yanı sıra, edebiyatın birçok dalı gibi şiir de Aleksandreia (iskenderiye) kentinde odaklanmış ve "Helenistik Çağ Şiiri" yahut "İskenderiye Şiiri" olarak nitelendirilen bir akım doğmuştur. Önceki dönem şiirinden farklı bir karaktere sahip olan bu şiirin en temel özellikleri, çağa damgasını vuran "bilgi"nin şiire de yansıması, insan ve günlük yaşamla ilgili konulara daha çok yer verilmesi, o zamana değin şiirde hiç işlenmeyen temaların seçilmesi, "bukolik şiir (çoban şiiri) gibi tamamen yeni bazı türlerin yanı sıra epos (destan) gibi geleneksel bazı türlerin yeni bir çehreyle karşımıza çıkmasıdır. Çeşitli duyguların birkaç dizede, kısaca aktarıldığı epigramma'nın yaygınlaşması da yine bu dönem edebiyatının özelliklerindendir. Hellenistik Dönem ozanları arasında, söz konusu döneme özgü yeni edebi görüşün en önemli temsilcisi olan Kallimakhos; Argonaut'ların "Altın Post"u ele geçirmek için yaptıkları deniz yolculuğunun ilginç öyküsünü Argonautika adlı yapıtıyla destanlaştıran Rhodoslu Apollonios; kırsal yaşantıyı yansıtan, özellikle çoban yaşamından çarpıcı kesitler sunan, "bukolik şiir"in yaratıcısı Theokritos başta gelmektedir. Hellenistik Çağa ait şiir yapıtları, bireysel niteliği ve her insana özgü duyguları; coğrafya, mitoloji ve etnografyaya ilişkin, bilgi dolu ayrıntıları ve konu çeşitliliğiyle son derece ilgi çekici olup şiirle ilgilenen herkes onlarda kendisine hitap eden bir şeyler bulabilir. Elinizdeki kitap, Hellenistik Dönem şiirini dilimizde başlı başına, geniş kapsamlı olarak ele alan bir çalışmanın eksikliğinden doğan gereksinimi olabildiğince karşılamak ve bu yolda bir "ilk adım" oluşturmak amacıyla hazırlanmıştır. Güler Çelgin yapıtında, okuyucuyu Hellenistik Çağ şiirinin tadına doyulmaz, büyüleyici dünyasına götürerek bu edebiyat akımını ve ozanlarını seçme şiir örneklerle tanıtmaktadır.

ATİNALI DEVLET ADAMI VE KOMUTAN ALKIBIADES
(1999, 2005, Arkeoloji ve Sanat Yayınları)
Yaklaşık olarak İ.Ö. 450 yılında doğduğu kabul edilen Atinalı ünlü komutan ve devlet adamı Alkibiades’in ilginç ve hareketli yaşam öyküsü, Atina ile Sparta arasında son derece kanlı bir egemenlik mücadelesinin yaşandığı İ.Ö. 431-404 yılları arasındaki döneme damgasını vurmuştur. Soylu bir aileden gelen Alkibiades, sahip olduğu hitabet yeteneği, kıvrak zekâsı, herkesi etkileyen fiziksel güzelliği, çocukluğundan beri sürekli olarak ön plâna çıkmasına ve herkesin dikkatini üzerine toplamasına yardım eden hırçın karakteri, kibirli davranışları, şatafat düşkünlüğü, eli açıklığı, diplomatik görüşmelerdeki ustalığı, üstün komutanlık vasıfları, savaşlar sırasındaki cesareti ve atılganlığı ile zaman içinde Atina’lıların vazgeçemedikleri birisi olmuş, buna karşılık elde ettiği başarılar ve göz kamaştıran şöhreti nedeniyle pek çok da düşman edinmiştir. Atinalıların aceleyle verdikleri bir karar sonrasında vatanıyla bağlarını koparmak zorunda kalan Alkibiades, yurt özlemiyle dolu olduğu uzun süre boyunca Sparta’da ve Pers Krallığı’na ait topraklarda yaşamış, buralarda da kendini kabul ettirerek önemli başarılar kazanmış, hayatının son günlerini ise yine Atina’dan uzakta geçirmek zorunda kalmıştır. Bu çalışma, Eski Çağ tarihinde dikkat çekici karakterlerin arasında yerini almış olan Alkibiades’i, özellikle Thukydides, Ksenophon, Platon ve Plutarkhos gibi Antik Dönem’in önemli isimleri tarafından verilen bilgilerin yardımıyla ülkemiz okuyucusuna tanıtmayı amaçlamaktadır.

ANTİK YUNANDAN YAŞAYAN SÖZLER (2003, Arkeoloji ve Sanat Yayınları)
AISKHYLOS / AISOPOS / ALKIDAMAS / ALKMEON/ AMPHIDOS, ANTIPHANES / ANTIPHON / ANTISTHENES / APOLLONIOS / ARISTIPPOS / ARISTOPHANES / ARISTOTELES / ASTYDAMAS / BIAS / DEMOKRITOS / DEMOSTHENES / DIOGENES LAERTIOS / DIPHILOS / EPIKHARMOS / EPIKTETOS / EPIKUROS / EURIPIDES / HERAKLEITOS / HERODOTOS / HESIODOS / HIPPOKRATES / HOMEROS / IAMBLIKHOS / ISOKRATES / KHILON / KLEANTHES / KLEOBULOS / KRITAS / KSENOPHANES / KSENOPHON / LYSIAS / MENANDROS / MOUSONIOS / PAUSANIAS / PERIANDROS / PHABORINOS / PHAIDROS / PHILEMON / PHOKYLIDES / PINDAROS / PYTHAGORAS / SIMONIDES / SOKRATES / SOLON / SOPHOKLES / STOBAIOS / THALES / THEAGES / TEOGNIS / THEOKRITOS / THUKYDIDES / TIMOKREON’den ölüm, şans, erdem, para aç gözlülük, dalkavukluk, güzellik, kadınlar, evlilik, aşk, övgü, konuşma yeteneği, kanunlar, devlet yönetimi, askerlik, tanrılar, dostluk, eşitlik, adalet, yalan, kötülük, eğlence, şöhret, zevkler, sağlık, bilim, davranışlar, öfke, öğüt, kader, tecrübe, iftira, acı vb. üzerine, geçerliliğini günümüzde bile yitirmemiş sözler.

PLATON: SOKRATES'İN SAVUNMASI (2006; Veritas: 2015, 2017, Felsefe: 2015, 2016, 2018, Alfa Yayınları)

MÖ 399'un ilkbaharında, yetmiş yaşındayken dinsizlik ve gençlerin ahlakını bozma suçlamalarıyla Atina'da mahkeme önüne çıkarılan Sokrates "sözleriyle değil işleriyle" kendini sa-vunur. Kendisini "ustalıkla" savunacak bir konuşmayı okumayı, öğrencilerinin ödeyeceği yüklü bir kefaleti ya da hayatının son günlerini sürgünde geçirmeyi reddederek bile isteye ölümüne yürür. Savunma yorumcular tarafından sıklıkla çok az, hatta hiçbir felsefi ana fikre sahip olmamakla eleştirilir. Oysa yukarıda sunulan öykü Savunma'nın sadece kurgusal iskeletidir. Platon'un mahkeme önün çıkardığı Sokrates'in kendisinden çok, onun hakikati ortaya çıkarma yollandır. Hakikati araştırma yolları Sokrates'in ahlakının kurucu öğeleridir. Aslında Savunma diyalektiğin diyalektik bir gerekçelendirilmesini sunar. Platon'u: gözünde itham edilen de Sokrates'in uğruna öldüğü de bu yöntemdir. Sokretes'in yaşamı da ölümü d bu yöntemin başarısını ortaya koyar.

PINDAROS: BÜTÜN ZAFER ŞARKILARI
(2015, Yapı Kredi Yayınları)

Pindaros (MÖ 518-438), lirik şiirler arasında yapıtları en iyi şekilde korunarakgünümüze kadar gelen Yunan şairdir. Bütün Zafer Şarkıları ise bu türün(epinikion) ulaşabildiğimiz en geniş külliyatını oluşturur. Thebailısoylu bir aileye mensup olan Pindaros, yaşadığı dönemde en zorlurakipleri olan Keoslu Simeonides ve onun yeğeni Bakkhylides ile girdiğizorlu şiirsel rekabetle nam salmıştır. Şiirlerinde yoğun şekildekullandığı dramatik öğelerin parlaklığı büyük hayranlık kazanmasına veHoratius, Catullus gibi Latin şiirinin öncü şairleri tarafından modelalınmasına yol açmıştır. Zafer şarkılarında başvurulan mitler takipedilebilecek bir niteliğe sahip olsa da kullanılan yoğun metaforik dil,şiirsel biçimi zorlayan üslup ve özdeyişlerin derinliği şarkılara nüfuzedilmesi için okuyucunun da çabasını gerektirir.

ARKAİK YUNAN'DA ADLANDIRMA VE HAKİKAT (2015, Dergâh Yayınları)
Dil, düşüncenin eviyse şayet, deyiş yerindeyse, adlar da tuğlalarıdır. İnsan kendi duvar örme ustalığına o kadar güvenemez aslında; ama derme çatma da olsa tuğlaları dizmekten vazgeçemez. Her seferinde tanımlamak, beklentilerimizi ifade etmek, yüceltmek ya da yermek için adlandırırız, hatta yeniden adlandırırız. Yeni doğmuş bir bebeğe adını koyarken, yakın arkadaşımıza lakap takarken, namlı bir sokağın adını değiştirirken, kökensel bir adlandırma itkisinin varisleri olarak davranırız. Bu kökensel miras, medeniyetler ötesi bir bakış açısıyla Arkaik Yunan'a kadar geri götürülebilir. Yunan şairi, düşünürü, sokaktaki insanı, dönemin meskûn dünyasına yayılan kendi toplumsal yaşamını yansıtan bir evrensel dil oluşturmak adına çocuğunu, sokağını, icat ettiği aleti, yarattığı eseri, kutsal ve dünyevi olanı, kısacası her şeyi adlandırırdı. Öte yandan, Yunan'ın her yerinde iz bırakan “rekabet” (agôn) kültürü bağlamında bu adlandırma yönelimi özel bir tarz kazanmıştır. Yunan şairi galip gelen kişiyi “övmek” için özel bir düzenek olarak adlardan yararlanırdı. Pindaros bu düzeneği şiirsel bir hakikati inşa etmek adına ustalıkla kullanmış; Platon gibi, Pindaros'un dizeleriyle büyüyen çocuklar ise bu hakikatin adlarla bağlantısını Kratylos diyaloğunda yeniden masaya yatırmıştır. Bugün hâlâ dizmeye çalıştığımız tuğlaların büyüsüne kapılıyorsak, kulağımızda kalan şairin sesinin etkisi altındayız demektir.

PROKLOS: ADLANDIRMANIN ONTOTEOLOJİSİ. PLATON'UN KRATYLOS'UNA YORUM (2016, Dergâh Yayınları)
Neredeyse bin yıllık bir geleneğin, Platon'un Akademeia'sındaki halefler silsilesinin son halkalarından biridir Proklos. Onun hayatını yazan Marinos'un aktardığı kadarıyla, ilk defa Atina’ya gelen Proklos, felsefenin koruyucusu olan tanrıça Athena’nın evi olan Akropolis’i ziyaret ettiğinde, kapıdaki muhafız “Hakikaten, sen gelmeseydin, ben burayı kilitleyecektim” der. Kendisi MS 412'de İstanbul'da doğmuş, Lykia'da büyümüş, Atina'da Platon'un makamına oturmuştur. Onun Platon'un diyaloglarına yazdığı yorumları, sadece Platoncu geleneğin değil, bu geleneğe dolaylı ya da dolaysız bir şekilde sızan bütün bilgi birikiminin de göz kamaştırıcı bir görünümünü sunar. Elinizdeki kitap Platon’un Kratylos’una yönelik bilinen ve günümüze ulaşan tek yorum olmasıyla ayrı bir önem taşımaktadır. Kratylos'ta karşımıza çıkan ad(landırmay)a dair kökensel sorular, Platon’un “Kraytlos”una Yorum'da Proklos'un ontoteolojisinin kapısını açan anahtarlara dönüşürler. Kratylos'ta Sokrates'in hakkında oldukça çekinceli konuştuğu tanrı adları, Proklos'un sınır tanımayan yorum pratiğinde evrenin sırrını ifşa eden birer işaret fişeği haline gelirler.

PLATON: KRATYLOS. GİRİŞ, METİN, ÇEVİRİ VE DİZİNLER, CİLT 1 (2016, Dergâh Yayınları)

Platon'un Kratylos'u, dil felsefesinin başlangıç noktası, dilbilimin kaçınılmaz başvuru kaynağı, dille ilgili kafamızı kurcalayan onlarca sorunun ilk defa telaffuz edildiği metindir. Platon'un dil kullanımı Kratylos'un labirentlerinde rafine edilirken, aslında Klasik Atina'nın entelektüel çevrelerindeki en popüler tartışmalarından biri gözler önüne serilmektedir: Adların Doğruluğu. Kratylos, dilin bilimsel, felsefi, dinsel yönlerini sorgulayan bir dizi hâlâ cevapsız soruyla gündemdeki yerini korumaktadır. Bunlardan sadece birkaçı söyle sıralanabilir: Bir adı doğru yapan nedir? Adların bir doğruluğu varsa bu doğruluk uylaşımsal mıdır yoksa doğal mıdır? Söz konusu doğruluğun üzerinde yükseldiği zemin nedir, anlam mı, yoksa sözcüklerin kendileri mi? Kullandığımız dilin iletişimde sağladığı ortaklıktan nasıl emin olabiliriz? Platon'un Kratylos'u Türkçede okuyucunun karşısına ilk defa çıkmıyor. Ancak elinizdeki kitapta yer alan çeviri Yunanca orijinal metnin titiz bir incelenmesinin, satır satır, kimileyin hece hece, hatta harf harf, kılı kırk yaran bir filolojik bir dakikliğin ürünü olduğu iddiasını taşımaktadır. Çünkü bu çalışma, diyalogda başvurulan deneysel dil cambazlıklarında ya da etimolojik sözcük oyunlarındaki zeka parıltısını kaybetmemeye çalışan bir çeviri pratiğiyle ortaya çıkmıştır. Bu zeka pırıltısı bir yandan okurun gözlerini kamaştırırken, öte yandan dilin, dilbilimin, dil felsefesinin karanlık dehlizlerini aydınlatmaktadır. Kratylos'un sunduğu sorunsal alan, Kratylos’a Yorumlar: Physis-Nomos Karşıtlığı Bağlamında Filolojik ve Yorumbilimsel Bir İnceleme başlıklı ikinci ciltteki yorumlarla bir nebze daha net bir görünüme kavuşmaktadır.

KRATYLOS'A YORUMLAR: PHYSIS-NOMOS KARSITLIĞI BAĞLAMINDA FİLOLOJİK VE YORUMBİLİMSEL BİR İNCELEME, CİLT 2 (2016, Dergâh Yayınları)
Platon'un Kratylos'u, dil felsefesinin başlangıç noktası, dilbilimin kaçınılmaz başvuru kaynağı, dille ilgili kafamızı kurcalayan onlarca sorunun ilk defa telaffuz edildiği metindir. Platon'un Kratylos'u, dahiyane, ancak bir o kadar da bilmecemsi bir diyalogdur. Metindeki etimolojik araştırmanın sıradüzeninden, açıklamaların arkasındaki niyetin ciddiyetine, Sokrates'in tartışmada hangi safı tuttuğundan, Platon'un kasten gizlenen gerçek fikirlerine, sırlarla dolu bir atmosfer Kratylos'un satırlarında bile isteye oluşturulmuş gibidir. Bu sır perdesini kaldırmaya çalışan okuyucu ya da çevirmen her seferinde yeniden dilin içine davet edildiğini fark etmekten kendisini alamaz. Kratylos belki tam da, dile yönelik soruların cevaplarının ancak dilin içinde aranabileceğinin çıkmazına giden bir yol olarak tasarlanmıştır. Bu yolda yürüyen yorumcu filolojinin en küçük ayrıntıları gözden kaçırmayan bakışından yararlanırken, metnin kültürel ve felsefi bağlamına da nüfuz etmek zorunda kalır. Elinizdeki inceleme böyle iki yönlü bir yöntemsel yaklaşımla Klasik Atina'da doğa-yasa (physis-nomos) arasındaki gerilimin dilsel boyutlarını açığa çıkarmayı amaçlamaktadır. Zira Yunan dilindeki fonetik bir sorunu, maddi kültüre dair bir ayrıntıyı, Yunan alfabesinin tarihsel gelişimini ya da deyimsel bir ifadenin dayandığı toplumsal belleği araştırırken yorumcu her seferinde felsefenin ayakkabılarıyla dil yolunda yürüdüğünün bilincine varır. Dil yolunda ve okuru da dil yoluna davet ederek..

BAKKHYLIDES: BÜTÜN ŞİİRLERİ VE FRAGMANLAR (2017, Yapı Kredi Yayınları)

Bakkhylides İskenderiye Kütüphanesi’nin âlimleri tarafından antik Yunan lirik şiirinin dokuz büyük isminden biri kabul edilmiştir. Bu dokuz büyük şairin arasında yer alan Simonides’in yeğeni, Pindaros’unsa çağdaşıdır. Epinikion (atletik müsabakaların galiplerini övmek amacıyla yazılan “zafer şarkıları”) yazımındaki rakibi ve çağının en ünlü şairi Pindaros’un gösterişli üslubunun aksine, Bakkhylides’in şiirlerinin ayırt edici özelliği dilinin sadeliği ve akıcılığıdır. Elinizdeki kitap, Bakkhylides’in bütün epinikion’larının ve dithyrambos’larının (bağbozumu şenliklerinde okunan Dionysos ilahileri) yanı sıra diğer türlerdeki şiirlerini ve fragmanlarını bir araya getiriyor.

HOMEROSÇU İLAHİLER'DEN PINDAROS'A - ARKAİK YUNAN ŞİİRİ ANTOLOJİSİ (2018, Yapı Kredi Yayınları)

Bu kitap bir şiir antolojisidir, sözcüğün Yunancadaki anlamıyla şiirin bir “çiçek-dermesi”dir. “Homerosçu İlahiler”in huşu veren buhuru, Arkhilokhos, Semonides ve Hipponaks’ın taşlamalarının keskin aromasıyla karışır; Kallinos ve Tyrtaios’un askeri teşviklerinden heyecanlanan okur, Solon’un yahut Ksenophanes’in bilge dizelerinin ferahlatıcı deminde soluklanır. Theognis’in kadim sofralarında, aşk hasretiyle kavrulan Mimnermos, Sappho, Alkaios ve Anakreon’un rayihaları yarışır. Bu bir demet çiçeğe kulak verenler Alkman, Stesikhoros ve Ibykos’un anlattığı mitlerin kokusundan sarhoş olur. Simonides yeğeni Bakkhylides’le birlikte Keos’un ıtırlarını sunarken, Pindaros Thebai’ın geniş düzlüklerinin eşsiz goncalarıyla rakip olur onlara. Korinna ve Praksilla’nın tenlerinde kadınca sedalar tüter ve daha nice isimsiz şair kendi kokularıyla temsil edilirler. 2750 yıl önceden 300 yılı aşkın süre boyunca kokularla Yunan dünyasında bir seyahattir Arkaik Yunan Şiiri!

ARISTOPHANES: PLOUTOS (SERVET) (2018, İş Bankası Kültür Yayınları)

Aristophanes (MÖ 450?-MÖ 388?): Yaşamına dair pek kesin bilgiler yoktur. Yazdığı kırk kadar oyundan sadece on biri günümüze ulaşmıştır. Kıvrak ve keskin diliyle ünlü olan Aristophanes, komedya sanatının bütün inceliklerini çağının tanıklığıyla kaynaştırmış büyük bir tiyatro ustasıdır. Ploutos, Aristophanes’in günümüze ulaşan ve eğitmenliğini bizzat yaptığı son eseridir. Eserlerinde genellikle kenti Atina’nın sorunlarını alaya alan Aristophanes, Ploutos’ta bu üslubundanuzaklaşarak zengin ve fakir arasındaki gerilimi çok daha evrensel bir bakış açısıyla işler. İlerlemiş yaşına rağmen toplumsal değişimler doğrultusunda sanatını da yenilemekten çekinmeyen ozan, son iki oyunu Ploutos ve Kadınmebuslar’da kullandığı sahneleme teknikleri ve dil tercihleriyle yepyeni bir komedya anlayışının da önderliğini yapar. Kadınmebuslar’la birlikte Eski Komedya’dan Yeni Komedya’ya geçişin bir örneği, müjdecisi olan Ploutos, Türkçeye ilk kez Eski Yunanca aslından çevriliyor.

ARISTOPHANES: KADIN MEBUSLAR (2019, İş Bankası Kültür Yayınları)

Aristophanes (MÖ 450?-MÖ 388?): Yaşamına dair pek kesin bilgiler yoktur. Yazdığı kırk kadar oyundan sadece on biri günümüze ulaşmıştır. Kıvrak ve keskin diliyle ünlü olan Aristophanes, komedya sanatının bütün inceliklerini çağının tanıklığıyla kaynaştırmış büyük bir tiyatro ustasıdır. Kadın Mebuslar’da, Aristophanes’in bir başka komedyası Lysistrata’ya benzer bir şekilde kadınların kent yönetimini ele geçirmesi konu edilir. Kadınların yönetiminde kent ve bütün mülkler herkesin ortak malı haline gelecek, herhangi bir hukuki dava görüşülmeyecektir artık. Platon’un Devlet’iyle birlikte ilk komünist ütopyalardan biri olarak da görülen Kadın Mebuslar, Türkçeye ilk kez Eski Yunanca aslından çevriliyor.